25 Ekim 2014 Cumartesi

Çıralı-adrasan-çamyuva-alanya.......:)

Gecen sene gidemediğim bazı yerleri bu sene gezip görüp listemi bitirmek istedim. Ama yine olmadı. Büyük bir şevkle yola çıkıyorum ama yol üstünde karşılaştığım primatlar yüzünden yarıda bırakıp dönüyorum. Çok tehlikeliler ya of of of!!! Her neyse bi çıralı yapam dedim. Bu sene akıllıyım tabii: otostop yok! Direkt otogardan paşa paşa çıralı! :) Amma velakin toplu taşımaya da katlanamıyorum artık!! Şöfürlerin beyinler çorba olmuş; niyetler kişilik zaten bozuk! Uğraş dur. Arada tek tük ama çok çooook nadir insana yakın türlerine rastlıyorum. Dakka 1 gol 1: eleman eşyalarının önü dolu deyip çıralı durağını geçiyor ve yabanco:) bir çiftle beraber beni adrasan durağında indiriyor: servis gelip alıcak sizi diyor. neyse bi 15 dakkada orda beklios. Oranın primatları ile kaynaşma çalışmalarım ne yazık ki sonuçsuz kalıyor. Burdada geçen seneki taktik var: Faralya köyü taktiği!!! 40 tl mi 30 tl mi ne sabit fiyat var! kaç kişi olursan ol bunu bölüşüyorsunuz! Beklersen dolsun diye o başka o zaman daha az ödersin! Neyse vakit geç yola düşmeye karar veriyoruz. Her taraf muhteşem güzel ama insanlar hariç. Onlar yabani, kaba, cahil vs... İçimden bu doğayı hak etmediklerini düşünüyorum. Adamlarda para da bok bu arada. evleri seninkinden benimkinden pahalı döşenmiş. Ama dur bi sn.: benim evim yokki hahahhaha:)) sahile varana dek adam "parasızlıktan" "karı gibi" ağlıyor:)) Eh be kardeşim diyorum gel bide benim hayatımı yaşa amk. 1 haftada intihar edecek demekki! Zenginleri satisfay etmek çok zor anam ya!! Bu arada adrasan durağında ilk fotomu çekiyorum:
Adamların durağında bile üzüm yetişiyo! vah amk!!!
Her neyse: inince hemen bakkal soruyorum, bozuk konuşmaları ile ilgisiz ve kaba; bozuk bir iletişimle tarif ediyorlar. Ne insanın bi yüzüne bakıyorlar ne dinliyorlar sizi: ha eğer lüks bir araçtan inmişseniz o başka! Bir hürmet bir hürmet! Din iman neymiş demek ki? PARA! ;)


Hemen sahile koşuyorum bi doğalanayım da kendime geleyim diye. Ohhh misss! Hemen düzeliyorum bir 2 kulaç sonra; dibe dalıyorum; orda kalmak, bilincimi bu sularda eritmek istiyorum. bugüne dek öğrendiğim bildiğim insanla ilgili her bilgiyi yok etmek bir daha hatırlamamak üzere!!!:(

Boğulmaya yakın yüzeye çıkıyorum. sırt üstü uzanıp bulutları ve dağları seyrediyorum! Bir yandanda kainata saydırıyorum içimden "beni bu primatların arasından alma zamanın gelmedi mi!" diye....

Hava kararırken sahil tekrar boşalıyor. Bende hafiften yerleşmeye başlıyorum. 2 tane orta yaşlı yada üstü karı gelip dibime çörekleniyorlar. Dır dır dır!! Ohooo arkadaş bu ne ya???!!! teşkilatı taşıycam diyorum az durur giderler yok! Onlar yetmiyormuş gibi başka primatlarda gelmesin mi çeşitli mesafelerime. Çoğalıyorlar git gide!!!

Gün battıktan sonra yerleşim yeri tarafını değişik yorumladım bakın!

Şu yukarıdaki fotoğrafı çekip uzaklaşmaya kalktığımda bir batu yaklaşıyor yanıma "nabıyon" diyor :p Naaptığımı anlatıyorum onlarda benzer birşey yapıyorlarmış meğersem: 2 kişi daha var yanlarında. Ögrenciler:)
Karanlık tarafa doğru yürüyorum. Ağaçlık bir alan buluyorum onun dibine çadırı kurarken çalılara doğru minik şirin bir akrep kaçıyor çadırı yere bıraktığım yerden: kafa lambamla onu takip ediyorum rahat kaçıp sonrada gelip götümü rahatça sokabilsin diye ona ışık oluyorum; yol gösteriyorum: siz primatlar için daha çoğunu yapmışım bu neki!!! :) siz primatlardan biri olsaydı yerimde hayvancağız çoktan ölmüştü bu arada!!! :) Kedi canınızı sizin ;)
Gece çadırı kurduğum yer maşallah mahşer yeri:
Uğrayan tiplere gelin!!!
Bi ırıspı ve müşterisi,
3 ayyaş,
2 it,
en sonda sabaha doğru 2 çocuklu bir aile,
Yerel esnaf, serseri hepsi geçti anasını satiim uyku bırakmadılar adamda!
Sabah gün doğumunu yakaldım gerçi sayelerinde gözüme girmesi gereken uyku götüme girince ;)
Güneş böle kafasını uzatınca içeri bende uzattım ahanda gördim oni:
Her sabahki gibi ilk işim tenha bir yerde minik bir kuyu açmak oldu. Neden mi? Güldürmeyin beni! Canım evimide gözümün tuttum hep!

o i bitince hemen denize koşuyorum arınmaya gevşemeye! E tabii acıkıyorum sonrada! ÇAdırı kapatmadan biraz daha yakına taşıyorum denize doğru: bir de ne göriim dünkü ögrenciler! Onlarda az oyalanıp lykia yoluna düşüyorlar! mamama hazırlanıyorum bense :
haritada gördüğüm kadarıyla bu koyun sonunda bir ırmak daha görünüyordu. BEnde oraya yürümeye karar verdim. ÇAdırım sırtımda yerel halkın ve bir kaç turistin tuhaf bakışları arasında yolun sonuna kadar gittim. Arada deniz ve kum keyfi yaparak. Ahanda geldiğim yol ve çadırdan bozma şemsiyem :p
Burdaki ırmak kuruyup gitmiş denize kavuşamamış:( Biraz bozuldum tabiii. yalan lan bayaa bozuldum ....
Koyun sonu kayalık. Etrafta yerlisi daha fazla olmak üzere piknikçi ve günübirlikçi dolu.:)
bir süre güneşlenip yüzdükten sonra yola koyuluyorum. Çek babamm çek otostopla yine. tutamıyom kendimi:))
Lakin önce epey bir yürüyorum.
Bi aile alıyor Sang yong muydu neydi pikapları var. Pikabın arkasına atıyorlar beni. Arka koltukta çocukla annesi oturuyo çünkü noolur noolmaz boğazlarım falan ikisinide sonrada adama saldırıp kafasını kopartır arabanın kaportaya bağlar gezerim öyle! Malum yurdumuzda tatil yörelerinde otostopçuları alanların başına gelen normal şeyler bunlar; hep dinliyoruz haberlerden ;) A.Q.
De mi?
Ahanda pikap arkası fotom :)

Beni çıralı çıkışında bırakıyorlar onları katletmeden :) Otostop takılıyom biraz. Epey bir uğraşıyom aslında. Ama olmayınca (Seri katilim ya ben; bi de türkiyede epey varız!)  minibüse biniyom adrasan sapağında iniyom paşa paşa :) Burda bir sıçış söz konusu! ÇÜnkü ne minibus ne taksi hiç bi sikim yok! Ya araban olucak yada zıçtın! Benim geldiğim saatte yokmuş gerçi minibüs sabah saatte bir varmış :) Çek alla çek çek all çek! Neyse yaşlı bi elean duruyi! evi varmış orda beni sahile bırakıi. arabadan iner inmez çektiğim foto solum:

sağım;
birde ırmağımız var. ama pek pis pek kirli:) etrafı restorant dolu...
Hava kararınca sahildeki şezlonglarda uzanıp denizi ve gökyüzünü seyrettim. Yavaş yavaş çadırımı kurdum. Bu arada sahile gelip gidenler hiç eksik olmuyorlardı. Bir süre daha dışarıda oturduktan sonra sivrisineklerinde teklifleri ile çadıra geçtim. Lakin uyuyamıyorum bir türlü. Dalıp dalıp çıkıyorum uykuya. Gecenin ilerleyen saatlerinde sahilin ziyaretçileri azaldı. 1-2 arası bir çift erkek geldi biri türk diğeri belirsiz :) cır cır cır dır dır kafamın etini yediler. Bir ara dışarı çıkıp dolandım etrafta. votka içip abuk subuk konulardan bahsediyorlar. tam çadıra dönerken beni de muhabbete davet ettiler ama kafam kaldırmadığı için teşekkür edip reddettim. 30-40 dakika daha kafamı ütüleyip gittiler.

Sabah güneş doğarken çadırı tuvaletlere ve pis ırmağa daha yakın bir yere taşıdım.
sevgili çadırım seksi donlarım ve sahil :)))

Adrasan kople sahil ve pis ırmak :)

Öğlen su vs. almaya bakkala gittim. Tüm sahillerimizdeki gibi buradada samimiyetsiz, üç kağıtçı, şerefsiz esnaflarımız tüm köşe başlarını kapmışlar. ;)

öğleden sonra netten tanıştığım papirüs otele ziyarete gittim. Başşakların üstünden çatısı görünüyor baaa:))
Burada bir süre muhabbet ettikten sonra tekrar yola düştüm. Mecburi otostopçuydum bu kez. İyice acıkmıştım bu arada: peynir zeytin ekmekle akşam yemeğimi yedim. Güneş ağırdan uzaklaşıyordu meridyenimizden aynı beni almadan geçen şerefsiz şöförlerin lanet olası arabaları gibi.

Bi pikap durdu sanırım 1 saat sonra. Çamyuvaya gidiyormuş. buralarda evleri vamış, almanyada yaşıyormuş vs... Bira içiyordu bir yandanda yoldan bir depodan bir kasa bira aldı pikabın arkasına bir tane ikram edemedi zihni akrepli pinticik hahahahhaha...

Aslında eve gidicektim ama geçen yılki listemde çamyuvada olduğu için onunla gittim. Beni 4 adet karavanın konakladığı bir mekana bıraktı. Biraz yüzüp hemen çadırımı kurdum. Burdada yalnız kalamadım keza :))
biraz tai chi çalıştım bir süre yüzdükten sonra..
Garip garip bakan karavancılarıda çekiim dedim. Çünkü denize girip yanımdan geçerken selam vermişler ve beni davet etmişlerdi içlerinden iki erkek..:)
Fotoğrafı çektikten sonra göstermeye gidiyorum çil yavrusu gibi dağılıyorlar. Birinin çayına ikram diyerek zorla el koymuş gibi hissediyorum. İçlerinde yalnızca biri insan diğerleri konuşan primat çıkıyor hahahha...Bir süre muhabbet edip uyumaya gidiyorum ve daha iyi uyuyorum bu kez.
Sabah erkenden kalkınca tuvalet sırası kovalarken sol ayağımın başparmağının yanındaki parmağı taşa çarpıp kırıyor ve zedeliyorum. şişip morarıyor. Tam şişmeden ordaki mekan sahibinden buz istiyorum; ondan hiç alış veriş yapmadığım için suratsız ve kaba bir şekilde sanki hayat kurtarırcasına buz makinasından bana buzları uzatırken "kedi götünü görmüş yara zannetmiş" diye espriyle karışık laf sokuyor. hahahha her yer konuşan primat dolu lan :)))
öğleden sonra tekrar yollara düşüyorum 1 saat kadar otostoptan sonra paşa paşa antalya midibüsüne atlayıp evin yolunu tutuyorum. Ama öncesinde sigorta hastanesinden geçerken bi acil yapıyorum parmak için rönte yatıyorlar bana kırık çıkık az az diyorlar ki Dinlendir :p
Bir kaç gün dinleniyorum ve alanya tarafında kaldığım yerden devam için yoldayım tekrar!!! :)


Güneşli bir günde D-400 e çıkıyorum. Öğleden sonra sanırısamkine:) Başlıyorum otostop çekmekeye çek baba çek! her zamanki hikaye! Ben diyim 1 sen de 2 saat! Tam umudumu kesmeye yakın. Syang yang bir pikap duruyor. İçinde bir insan hahahhahaha neyse, aksunun oralarda bir yere gidiyormuş. Sohbet muhabbet derken bir büfenin önünde durdu gazoz almak için tam o sırada eski püskü giysili ağzında eksik dişleri ile bir adam yanaştı selamlaştılar. Gazoz teklif etti ama adam birayı hatırlattı. İnsanda çıkıp bize birer bira aldı buzzzzz gibi. :)) 

Prefabrif ev yapıcılarının orda indirdi beni. bir süre onları izledim otostop çekerken ardından gidip bilgi aldım, kartvizit aldım yardım aldım. 1 saat kadarda orda çektim. Bir fiat 500L durdu içinde 50 li yaşlarında bir adam ve sağ koltuktada bir genç oğluymuş. Pimapen işindelermiş hahhaha bugün evden gidiyo şansım. Güzel muhabbetler eşliğinde beni serik'e dek götürdüler. 

ordada 1 saat falan debelendim veeee bir şahin durdu. Genç bir çocuk: inşaat ve duvar ustasıymış. Alanyaya gidiyormuş. Aslında yolda 2 durağım daha vardı ama hazır alanya arabası bulmuşken gideyim dedim. İyi bir çocuktu buda kötü kazığıyla yoğrulmuş.:)


Beni girişte bıraktı. Ahanda yukarıdaki girişteki acaip heykel :)1-2 km yürüdüm ve alanya sahilinin başlangıcına ulaştım. 
Hemen bir deniz yaptım. Çıktım bir daha yaptım. Güneş atarken 1-2 de foto yaptım.
Gece için nevalem ve evimle güneşin batışını izledik. Hava kararınca çadırımı kaldırımdan inilen yarın yakınına karanlık bir köşeye kurdum. Biraz "düşündüm"... hani bok var sanki :)
Uyumaya çalıştım. Lakin insanlar geceleride rahat durmuyorki arkadaş it sürüsü gibi gezinip duruyorlar sabah dek. Tam dalıcam esrar içeni, hah o gidiyo şarapçpsı, psikopatı, çapkını, enteli, danteli bamteli lan bi gidin yatın arkadaş!!!! Alla alla ya!  Hayır sorsan müslüman milliyetçi türk oğlu türkler hepsi! Eeee yatsıyı kılıp, trt de istiklal marşında hazırolda durup 12 yi geçirince nooooluyo amk! uyuşturucu, fuhuş, şiddet, küfür ........ offff  Neyseki 5 gibi herkesin pili bitiyo yalnız kalabiliyorum 2-3 saat uyuyorum. Sabah erkenden kalkıyorum hooop deniz, tuvalet, kahvaltı.....
Lakiiiiiiin! Gece buraya gelen güruh tam tahmin ettiğim gibi çıkıyor! Sahilin ırzına geçilmiş resmen!
Çadırımı kurduğum yer ise ahanda şorası :

Alanya sahilde gün doğumu alttaki şekilde oluyo :) Ha bu arada burdaki kafe barımsı yerdeki uzun saçlı bir çalışan çok güler yüzlü ve düzgün çıkıyor. Selamlar ona burdan :) Adını unuttum şimdi ya :(

Neyse ardından toparlanıp sahil boyunca yürümeye başlıyorum. Amaç alanyanın çıkışına kadar sahil boyunu incelemek. Denize gire çıka ilerliyorum. Çadırım yine açık bir şekilde sırtımda. millet deli deli bakıyor. Sonunda öğlen gibi 1. kısım bitiyor ve şehre girmek zorunda kalıyorum. Çadırı toplayıp yola düşüyorum zaten alış veriş yapmalıyımda. girdiğim bakkallardan birinde bi arkadaşa rastlıyorum ama beni hatırlamıyor:)
Yolculuğum boyunca akdeniz sahillerindeki denize dökülen akarsuları ve çevresini inceleme ve buralardan birirne yerleşme amacı güdüyordum. İşte onlardan biri derken bunun bir kanal olduğunu anlıyorum :(
Şehir içi bildiğin tatil yöresi işte. Kana susamış esnaflar, bön bön gezen tursitler, cahil yerel halk, ezilen sokak hayvanları, katledilen doğa vs... Sahilin 2. kısımını 1 saat içinde buluyorum. Hemen soyunup dökünüp denize dalıyorum. Ardından yürümeye başlıyorum. Bir çayla karşılaşana dek: Obaçay! :)
eteğine oturup akşam yemeğimi yiyorum hemen yanımdaki altı kuru keyfi yerinde ama zihinleri kapalı torristlerin bakışları eşliğinde ;)
Torristler çocuklarına eşlik ederken obaçay eteğinde :)
Aşağıda arkamdaki ada alanya sahilini ikiye bölüyor. Doğu plajı bu taraf.
Güneş batarken güzel kareler yakalıyorum valla billaal :))

bu gezi boyunca yanımdan hiç ayrılmayan ve desteğini hiç esirgemeyen dostlarımın fotosunuda paylaşmak istedim:)
Sonunda güneşi batırıyorum........

Hava tamamen kararmaya başlayınca yüklenip evimi dim çayına doğru yürümeye başlıyorum. Dim çayına 2-3 km kala kayalık bir sahille karşılaşıyorum. Batı sahilinde bu tür birşey yoktu. Hiç güzel değil tehlikeli ve korkutucu bir hali var bu kısmın. Burayı geçip daha düzgün (kum) bir sahile ulaşıyorum. GpS yardımıyla çaya çok yaklaştığımı görebiliyorum ama yorgunluktan ve yolumun çok fazla karanlık olmasından dolayı bi beach kafenin yanına yine olabildiğince karanlık bir noktaya çadırımı kuruyorum. Her zamanki gibi it kopuk dolu bir gece daha geçirmek için:)
Sonra bir farkındalık daha geliyor bana; Doğanın kucağında domuzun kurdun içinde kamp kurupta onlarla karşılaşınca geriliyorsun ya ne yapacaklarını bilmiyorsun ya!!! Aha aynısını şehire konuşan primatlar yaşatıyor sana :))
Aşağıda gece konakladığım nokta görülmekte di mi :)
Dim e varıyorum ve hasta oluyorum. Harika bir yer ama çok yol üstü işte.
Tam karşımda 5 yildizli bir otel var. Adam tam nehrin dibini kapatmış vay vay vay!!! 
Bi köpüş geliyo az yüzüyo Dim de az denizde bol bol da sevgi alıp veriyo! eşşek gibi mübarek :))
Geleni gideni eksik olmuyor buranında kim bilir gece nasıldır. Şu ilerdeki köprünün altında deve besliyorlar mesela :)) Soldaki sazlıkların arkasında....
Balık tutanlar, piknik yapanlar vs herkes geliyo. Bu arada şu denize kavuştuğu yerden karşıya geçiim dedim akıntı acaip kuvvetli maçam yemedi geri döndüm ortadan valla :))
Harika bir gün geçiriyorum. Hatta bir ara öğlen alış veriş için içerilere yürüyorum. Boş alan ev falan bakıyorum. Bakarsın şansım döner lan! Alırım yakında bir arazi dikerim klübeyi hahahha
Güneş yine saklanıo şerefsiz yaa!

Ha bu arada buranında ırzına geçmiyor değiller. Konuşan primatlar!!!
Gündüz çadırımı sırtımda taşırken ne yazık ki çitası kırılıyor. Tamir edecek gibide olmadığı için burada konaklayamadan antalyaya dönmek zorunda kalıyorum. Otobüs durağına yollanıyorum bir de ne göriim a-kent kart burada geçmiyor. Klasik türkiye rezaleti hahahhaa!!! :)
Küfredip gülümseyerek devam ediyorum. Alanya otogara gelince aç kurtlar gibi çığırtkanlar üzerime atlıyorlar. En sevmediğim şey. Kazayla birinin yazahanesine giriyorum neyseki erken kendime gelip dışarı zor atıyorum kendimi ellerinden gelse 3 kişi zorla araca bindirip bağlayacaklar.

Daha kurumsal olanlarda çok farklı değil ama daha az korkutucular :)
Metrodan alıp bekliom. 45 dk falan. Gerizekalı memurlar arabamızın geldiğini anons etmeden mal mal etrafa bakınırken aracımı soruyorum eleman ne dese beğenirsin "nerdesin be güzel kardeşim bizde seni arıyoruz vs!" hahahahaha sever misin sabaha mı bırakırsın???? :D


Neyse kazasız belasız antalyaya varıyorum. ama D400 üzerinde bir noktayı gösterip muavine burada inip inemeyeceğimi soruyorum. Evime yakın yane. Diğer türlü 1.5 saat atıyo yol. Tamam diyo ama şerefsiz şöför burda duramam vs diyip bana akşam akşam 2-3 km geçiriyo resmen. Muavinle sevgi dolu bir mesaj yolluyorum inincede fotosunu çekip doğruca merkeze şikayet ediyorum. ........ burdada ifşa ediim otobüsü: aslında indirmeden direkt otobüsün koridorunda küfrede küfrede meydan dayağı yemeyi hakediyo konuşan primatımız ama offff ki ne ooffff ki :) şiddete karşıyım. Zaten şikayet falanda etmiyorum saydıra saydıra evime yollanıyorum. Bu macerada şimdilik burada bitiyor! XXX






2 Ekim 2014 Perşembe

Lara dan Manavgata Selam olsun!!! İmza:LAra Craft :p

Alanya hedefli gezime Lara dan başlamaya karar veriyorum. Buraya dek otobüsle geliyorum. Genelde ırmak kenarlarını keşfetmeyi tercih ediyorum. Aşağıda kumsala en yakın ve paralel giden cadde. Lara caddesi :)

İşte bu yol bir ırmak kenarından denize gidiyor. BUrda ünlü bir alış veriş merkezinde var. 300 metre falan ilerde:)

Irmakğı korkutup içindeki pislikleri atmasını sağlamaya çalıştım ki berrak olsun rahatça yüzek ama..

Sahilde halk ve şanslı turistler hemen hemen yanyana gönüllerince eğlenmekteler. :p

Sahil boyunca yürüyorum yine. Burası şanslı turist abilerimin ablalarımın nazik götlerini denizin tuzlu suyuna yüksekten bıraktıkları ve adına iskele denen aletlerden birinin altı :p
Yolumun üzerindeki ötellerden biri: görüldüğü gibi içinde dönme dolap bile va...:))

Bir diğeri daha solumda uçak şeklinde...

Otel önleri hariç kumsaldaki doluluk oranı budur. Kumun durumu budur!!! :)) Önümdeki ve arkamdaki alandan görebilirisiniz :)

Yürüyom yürüyom karşıma yine bi datlı su çıkıyo :))


Bi de böle site gölgelikleri var tek tük. Kullanmak yassah!! :)) Otel gölgeliği gibi düşün yani :)


Şu ilerdeki deyaz yer havadan sudan sporlar merkezi. :)) Az ilerisi egzotik şekilde dizayn edilmiş gölgelikleri ile tapulu bir iskele :)


Ve yolun sonunda ünlü 7 yıldızlı beyaz kumlu nazik götler için tasarlanmış başka bir otelin kumsalı :)


Bu nadide insanları ağırlayan sevgi ve şefkat dolu otelimizin hemen yanında bir ırmak daha akmakta. Ama su yine bulanıp ve kirli gibi: girdim mi? E yani :))


Burdan otostopla eve döndüm çok kafa bir esnafımız aldı arabaya. Sohbet muhabbet arınmış şekilde eve döndüm. pis şehre, maskelere, şerefsizlik ve kargaşanın kucağına :))

1-2 gün sonra tekrar yollara düşmeye hazırdım :)

Beklediğim parkta maskeli dede ve kopuş :)

Bir arkadaşım beni işe giderken belekte bir ırmak ağzına bırakıyor etrafta biraz dolanıp bir çalı dibine konuşlanıyorum. İşte çalıdan görünen manzara:

Buda doğal çadırım :p

Arka taraf belllek! Uyku matım bellek'e firar etmeye çalışıyor :))
Irmak çok bulanık, sazlıkların arasında balık tutmak için malzemeler mevcut, olta takımları değil herhalde kovadır, torbadır, atık misinadır :)

Gece geliyor çadır kuruluyor sivriler yüzünden sıkı sıkı giyiniliyor: en sevmediğim şey hahaha

Sabah güneşin tepenin arkasından bir doğuşu var! Heyt koççum benim beeeaaa! xxxx

Sabahın köründe insancıklar balık tutmak için doluşuyorlar kumsalıma.. Bu gitme vaktinin geldiğini gösteriyor aynı zamanda :)
Toparlanıp sahil boyunca yürümeye başlıyorum. sanırım 1-15 km yolum var bir dahaki ırmak kıyısına kadar.
Yürümeye devam arada bir denize girip çıkamazsam bayılıp kalırım tabii. Aman dikkat!

Sonunda mekanıma varıyorum. Bu geceki yatağım, evim...


İnsanlar buraya gelip pisliyorlar.Balık tutucaz, yok mangal yapıcaz, yok bilemem ne diye. Boklarını püsürlerini bırakıp gidiyorlar plastik cinsinden :(

Bir baba oğuldan fotomu çekmelerini rica ediyorum. Yerleşmeden önce :)

Sonrasında bende balık tutmaya soyunuyorum ama soyunduğumla kalıyorum hahahha
Akşama doğru karşı kıyıya geçirecek bir su-hava sporlarıcı çocuk buluyorum. Karşıdan gün batımı hediye ediyim mi size :)
Balıkçılar devam ediyor burdada bide mangala soyunuyorlar hemen oradan uzaklaşıyorum; canım çekiyor çünkü :(
Daha öncede yazdığım gibi bırak bir parça mangal etini bir bardak su veren yok yollarda seferilere: "Canım türkiyem" diyorum başka bir şey demiyorum artık...sıkıldım...:( Az daha gün batımı yiyip kaçar ben...
Yürü yürü eski hapisaneme geliyorum hava kararıyor. Güneş sazlıkların arkasına saklanmış onu bulmamı bekliyor ama keyfim yok gibi...iyi greceler..
Güneş bir süre sonra saklandığı yerden çıkmaya karar veriyor sanırım bakıyor ben oynamıyorum.
Sonra çikolata ile balık tutmayı deniyorum. Gülmeyin benim dünyamda bu normal bir hareket ve eğlenceli :) Bir yunus tutuyorumda ama yemeye kıyamıyorum, çikolatayı bölüşüyoruz; öpüşüp ayrılıyoruz ;)
Sonra evimi sırtıma alıp köprü çaya geri dönüyorum çünkü erzağım bitiyor ve yakınlarda hiç bakkal yok biliyorum bunu :)
Sabahta harika burası. ırmak kenarında biraz yürüyorum. Gölge bir yer bulmaya çalışıyorum :)
Sonra tekrar balık tutma denemeleri ama nafile öğrenmem gereken çok şey var :) Gerçi yemlere kimse dokunmuyor demekki balik yok hahaha

Karşı kıyıya geçiriyor bir balıkçı beni. Ve işte gölgede öğle yemeğim :))

Gece için çadırım hazır önünde terk edilmiş bir kaplumbağa kabuğu :p Ve tepesindede terk edilmiş bir yengeç kabuğuyla :))


Bu geceden sonra anayola çıkıyorum ve yoluma devam ediyorum otostopla. Kumköyde inip sahile yürüyoum.
Sahil orta ve ince kumdan mütevellit :) Suyu temiz. Her yer lüks otel dolu ama diğer rotamdaki gibi kumsal sıkış tıkış değil:)
Ama ilginçtir pek kozmopolit bir ortam sahilde dolanıp duranların birazı türk :p
Lüks otellerimizin şezlongları!!! Çok önemli...te allam yaaa! :)
Ve karşıma yine bir ırmak çıkıyor. Ama girmeye cesaret edemiyorum bu kez. Kimse girmiyor. dibi görünmüyor. girecek yeri yok.Taşla çevirmiş belediye etrafını :( vs..


Birde şirin köprü yapmışlar üstüne hallice esnaf ve şanslı avrupalılar burada güneşin, denizin ve kumun tadını çıkarsınlar diye işçi ve hizmetli kesimi elinden geleni yapıyor. Herkes çok mutlu ama hiç sormayın !!!
Belediye bedava duj koymuj. Altından geçiyon..:p
Bu da panoramik çekim :))
Sanırım buraya kumköy diyorlar. Ahanda güneşten gıssık göslerimle men, giremiom diye kıvranıyom ırmak kenarında. Gerçi ortamdaki taşşakları yaymışlık, samimiyetsizlik ve kabalık(esnaflar) itiyor beni ordan yoksa kaçmazdı babaaaaaa!!!
2-3 kilometre sonra bir tane daha ırmak ve köprü var ama: gurumuş getmiş aynı benim umutlarım ve yaşama sevincim gibi :(
Ya bakın denize kavuşmaya çalıştığı yere: aynı benim bir yerlerde insanlığı arayışıma benziyo: kavuşamıyoz insanlıkla insanların arasında :(
yürürkende çekiim kendimi tabii ben böle elimi kolumu sallayarak değil 15-20 kiloyla ilerlemekteyim hahahhha
ve az ileride bir minik köprü daha var. Avrupalı bir sürü et yığını yedikleri gereksiz besinlerin oluşturduğu kiloları burada boş boş gezerek eritmeye çalışıyorlar: mutsuzlar vücutlarından ama yinede dünyadaki 2 milyar aç insanın hakkını yemekten geri durmuyorlar bilinçsiz ve primatça!!! :(
Sanırım; otelin biri metrelerce plastikten dalgalarla sallanan bir duba yapmış. Onun üstündede yürüyorlar, ballik tutanlarda var :)
Öle boş boş yürümeye bayılıyorlar. Sadece kendileri için yaşıyorlar! Dünyayı sömüren 10-15 devletin insanlar: vatandaşları!!!  Robotları!!!
Sideye yaklaştığımı hissediyorum, tahmin ediyorum. Solum lüks otel sağım aşk!!!
Kumsal giderek kendini bozuyor. küçülüyor, kayalanıyor: şehre yaklaşıyorum. İşte geldiğim yol:
Ve gittiğim yol: yol değil mi acaba hahahhaha

Sideye batıdan girişte şahane bir tasarım :)
Burdan sonrası bildiğiniz side sokakları. Çakal esnaflar, gerizekalı turistler vs..Tam şehri bitirip doğu plajına çıkışta bir pideci görüyorum adamla pazarlık yapıp kıymalı bir pide yiyorum hahahha Lakin şerefsizlerin hepsinin kredi kartı post cihazları bozuk ne tesadüf hahahhaha amk hepinizin!!! yaw neye benzeteyim bilmiyorum arkadaş ya para ve am için yapamayacakları şey yok!!! offf ya offff!!
Neyse doğu plajına gün batarken varıyorum hemen bir deniz yapıp çadır için uygun yer arıyorum ;)
Gayet sapa bir tepe buluyorum. Kumsala kurmak istemiyorum çünkü çok dalga oluyor ve gece rahat uyutmuyor bi süre sonra. Uykuya dalarken güzel ama sonra yoruyor. Ha birde zıvanadan çıkıyo bazen arkadaş dalgaları büyütüyo iyice beter gürültü o zaman :)
Canım çadırım ve ben :) Zabah zabah :)
Toparlanıp sahile iniyorum: yürümeye devam. HEDEF: manavgatın denizle seviştiği yatak :)))
Amanın o da ne bir tane ırmakçık daha çıkyo karşıma yerin ben onu ya:) Hemen dalıyorum hahaha
Buz buz valla keyfim yerine geliyor accık da olsa turrristler mal mal bakıp geçiyorlar etrafımdan ben suda debelenip doğanın tadına bakarken :))



Buralarda ilerledikçe kumsal küçüldü. Ama güruh aynı güruh bi onlar küçülmedi.
 Yürü yürü sonunda ditreyen göle variom. Nasıl açım ama sıcaktan dilim dışarıda: dalıyorum bir markete: aaa meğersem randevu evi değilmiymiş eee doğal olarak kredi kartı kabıl etmiyor. Ana bacı sövüp başka markete seyirtiyorum :)

Neyse buluyorum fiyatlar göt yakıyor bu arada şerefsiz esnaf mutsuz yinede müşteri yokmuşta sezon ölüymüşte: eee sen yaşıyo  musun???  Beyin yiyen zombiler gibisiniz amk!!! gölüde çektim mamadan sonra koyiimda görün:

Burada da fazla vakit geçirmek gelmiyor içimden: manavgata doğru seyirtiyorum ve işte SONUÇ!!!
ne görüntü ama deniz tarafından manavgat üstü gemi yelkeni :p BU da geldiğim yol:
Na o ilersi gözlemeciler, ızgaracılar ailecek çalışıyorlar. Botlar burada konaklıyor mama yediriiyor durristlere :)
yolda bi gemi gördüm denizde önünde poz verdim nasıl kare??? :D

Neyse market yok burda ekmeğim bitiyor. Saolsunlar yanaşan teknelerden turistlerin attığı ekmek artıkları işimi görüyor:)) Akşam 8 gibi kimse kalmıyor buralarda. Kopekler geziniyor: tanışıyoruz:)
Bir ailede botunda mangal yapıyor; bir tanesi çıkıpta arkadaş kokmuştur canın çekmiştir deyip bir parça ikram etmiyor!!! Doğrusu o da değil aslında; çağırırsın sofrana hem mamanı bölüşürsün hem sohbetini; kalbini!!! nerdeeeee???!!! Kalpmi kaldı insanlarda desene!!! hahahah şerrrefsizler!!

Bi de tanımadığım bir it dadanıyor gece çadırın etrafına sonra kürtçe konuşarak 2 kişi yaklaşıyorlar. Ben içerde uykulu kıvranırken ama uyuyamazken soğuktan vs.. çadırımı görünce hayrete düşüyorlar, bir süre bilgisayar görmüş maymunlar gibi çığlıkla eşliğinde orasını burasını dürtüyorlar! En son artık: içeriden" nooluyo lan" diye bağırıyorum!!! Zaten canım burnumda bi de sizle mi uğraşıcam lan!!! Neyse bi tanesi "yok bişey bilader köpeği arıyoruz. Uyu sen uyu pardon vs." karşılık veriyor pıtış pıtış ziktirip gidiyorlar hahahhaha Ben "yusuf yusuf" sesleri duyuyorum hah bi bu eksikti yusufçuk kuşu diye düşünürken seslerin götümden geldiğini fark ediyorum! hahahah uykulu halde öfkeden fark edememişim sakinleşince anlıyom hahahhah :))
Neyse varalım; gecenin sabahına artık.
sakin, güzel, doğala yakın. bir yan nehir bir yan deniz ooooffff! Gidesim yok amk!!! Elemanın evi burda laaaaan!!! ve tadına varmayı bilmiyor şu güzellliğin...bilmiyor kıymetini gerizekalılar!!! :(
Bi de bu şerefsizle sevişiyoruz sabah sabah:)

üç kere çekmişim hadi bunuda koyyim :)
Amcanın biri iskelenin birinde takılıyor: ballik avliyo! Hemen gaza geliyorum, soyunuyorum ballikçiliğa :)


Manavgat maceram bu şekilde son buluyor. İletişicek insan bulamıyorum yine: yabani primatlar her yerdeler... Akşama doğru toplanıp otostoba başlıyorum. Otogara kadar 2 saatte gelebiliyorum. 2 saatte anayolda antalyaya çektikten sonra tıpış tıpış otobüslere seyirtiyorum. Gündüz almayan ibneler gece ölümü toplamazlar valla yoldan!!!
Alanya tarafı pek yakında :))