2 Ekim 2014 Perşembe

Lara dan Manavgata Selam olsun!!! İmza:LAra Craft :p

Alanya hedefli gezime Lara dan başlamaya karar veriyorum. Buraya dek otobüsle geliyorum. Genelde ırmak kenarlarını keşfetmeyi tercih ediyorum. Aşağıda kumsala en yakın ve paralel giden cadde. Lara caddesi :)

İşte bu yol bir ırmak kenarından denize gidiyor. BUrda ünlü bir alış veriş merkezinde var. 300 metre falan ilerde:)

Irmakğı korkutup içindeki pislikleri atmasını sağlamaya çalıştım ki berrak olsun rahatça yüzek ama..

Sahilde halk ve şanslı turistler hemen hemen yanyana gönüllerince eğlenmekteler. :p

Sahil boyunca yürüyorum yine. Burası şanslı turist abilerimin ablalarımın nazik götlerini denizin tuzlu suyuna yüksekten bıraktıkları ve adına iskele denen aletlerden birinin altı :p
Yolumun üzerindeki ötellerden biri: görüldüğü gibi içinde dönme dolap bile va...:))

Bir diğeri daha solumda uçak şeklinde...

Otel önleri hariç kumsaldaki doluluk oranı budur. Kumun durumu budur!!! :)) Önümdeki ve arkamdaki alandan görebilirisiniz :)

Yürüyom yürüyom karşıma yine bi datlı su çıkıyo :))


Bi de böle site gölgelikleri var tek tük. Kullanmak yassah!! :)) Otel gölgeliği gibi düşün yani :)


Şu ilerdeki deyaz yer havadan sudan sporlar merkezi. :)) Az ilerisi egzotik şekilde dizayn edilmiş gölgelikleri ile tapulu bir iskele :)


Ve yolun sonunda ünlü 7 yıldızlı beyaz kumlu nazik götler için tasarlanmış başka bir otelin kumsalı :)


Bu nadide insanları ağırlayan sevgi ve şefkat dolu otelimizin hemen yanında bir ırmak daha akmakta. Ama su yine bulanıp ve kirli gibi: girdim mi? E yani :))


Burdan otostopla eve döndüm çok kafa bir esnafımız aldı arabaya. Sohbet muhabbet arınmış şekilde eve döndüm. pis şehre, maskelere, şerefsizlik ve kargaşanın kucağına :))

1-2 gün sonra tekrar yollara düşmeye hazırdım :)

Beklediğim parkta maskeli dede ve kopuş :)

Bir arkadaşım beni işe giderken belekte bir ırmak ağzına bırakıyor etrafta biraz dolanıp bir çalı dibine konuşlanıyorum. İşte çalıdan görünen manzara:

Buda doğal çadırım :p

Arka taraf belllek! Uyku matım bellek'e firar etmeye çalışıyor :))
Irmak çok bulanık, sazlıkların arasında balık tutmak için malzemeler mevcut, olta takımları değil herhalde kovadır, torbadır, atık misinadır :)

Gece geliyor çadır kuruluyor sivriler yüzünden sıkı sıkı giyiniliyor: en sevmediğim şey hahaha

Sabah güneşin tepenin arkasından bir doğuşu var! Heyt koççum benim beeeaaa! xxxx

Sabahın köründe insancıklar balık tutmak için doluşuyorlar kumsalıma.. Bu gitme vaktinin geldiğini gösteriyor aynı zamanda :)
Toparlanıp sahil boyunca yürümeye başlıyorum. sanırım 1-15 km yolum var bir dahaki ırmak kıyısına kadar.
Yürümeye devam arada bir denize girip çıkamazsam bayılıp kalırım tabii. Aman dikkat!

Sonunda mekanıma varıyorum. Bu geceki yatağım, evim...


İnsanlar buraya gelip pisliyorlar.Balık tutucaz, yok mangal yapıcaz, yok bilemem ne diye. Boklarını püsürlerini bırakıp gidiyorlar plastik cinsinden :(

Bir baba oğuldan fotomu çekmelerini rica ediyorum. Yerleşmeden önce :)

Sonrasında bende balık tutmaya soyunuyorum ama soyunduğumla kalıyorum hahahha
Akşama doğru karşı kıyıya geçirecek bir su-hava sporlarıcı çocuk buluyorum. Karşıdan gün batımı hediye ediyim mi size :)
Balıkçılar devam ediyor burdada bide mangala soyunuyorlar hemen oradan uzaklaşıyorum; canım çekiyor çünkü :(
Daha öncede yazdığım gibi bırak bir parça mangal etini bir bardak su veren yok yollarda seferilere: "Canım türkiyem" diyorum başka bir şey demiyorum artık...sıkıldım...:( Az daha gün batımı yiyip kaçar ben...
Yürü yürü eski hapisaneme geliyorum hava kararıyor. Güneş sazlıkların arkasına saklanmış onu bulmamı bekliyor ama keyfim yok gibi...iyi greceler..
Güneş bir süre sonra saklandığı yerden çıkmaya karar veriyor sanırım bakıyor ben oynamıyorum.
Sonra çikolata ile balık tutmayı deniyorum. Gülmeyin benim dünyamda bu normal bir hareket ve eğlenceli :) Bir yunus tutuyorumda ama yemeye kıyamıyorum, çikolatayı bölüşüyoruz; öpüşüp ayrılıyoruz ;)
Sonra evimi sırtıma alıp köprü çaya geri dönüyorum çünkü erzağım bitiyor ve yakınlarda hiç bakkal yok biliyorum bunu :)
Sabahta harika burası. ırmak kenarında biraz yürüyorum. Gölge bir yer bulmaya çalışıyorum :)
Sonra tekrar balık tutma denemeleri ama nafile öğrenmem gereken çok şey var :) Gerçi yemlere kimse dokunmuyor demekki balik yok hahaha

Karşı kıyıya geçiriyor bir balıkçı beni. Ve işte gölgede öğle yemeğim :))

Gece için çadırım hazır önünde terk edilmiş bir kaplumbağa kabuğu :p Ve tepesindede terk edilmiş bir yengeç kabuğuyla :))


Bu geceden sonra anayola çıkıyorum ve yoluma devam ediyorum otostopla. Kumköyde inip sahile yürüyoum.
Sahil orta ve ince kumdan mütevellit :) Suyu temiz. Her yer lüks otel dolu ama diğer rotamdaki gibi kumsal sıkış tıkış değil:)
Ama ilginçtir pek kozmopolit bir ortam sahilde dolanıp duranların birazı türk :p
Lüks otellerimizin şezlongları!!! Çok önemli...te allam yaaa! :)
Ve karşıma yine bir ırmak çıkıyor. Ama girmeye cesaret edemiyorum bu kez. Kimse girmiyor. dibi görünmüyor. girecek yeri yok.Taşla çevirmiş belediye etrafını :( vs..


Birde şirin köprü yapmışlar üstüne hallice esnaf ve şanslı avrupalılar burada güneşin, denizin ve kumun tadını çıkarsınlar diye işçi ve hizmetli kesimi elinden geleni yapıyor. Herkes çok mutlu ama hiç sormayın !!!
Belediye bedava duj koymuj. Altından geçiyon..:p
Bu da panoramik çekim :))
Sanırım buraya kumköy diyorlar. Ahanda güneşten gıssık göslerimle men, giremiom diye kıvranıyom ırmak kenarında. Gerçi ortamdaki taşşakları yaymışlık, samimiyetsizlik ve kabalık(esnaflar) itiyor beni ordan yoksa kaçmazdı babaaaaaa!!!
2-3 kilometre sonra bir tane daha ırmak ve köprü var ama: gurumuş getmiş aynı benim umutlarım ve yaşama sevincim gibi :(
Ya bakın denize kavuşmaya çalıştığı yere: aynı benim bir yerlerde insanlığı arayışıma benziyo: kavuşamıyoz insanlıkla insanların arasında :(
yürürkende çekiim kendimi tabii ben böle elimi kolumu sallayarak değil 15-20 kiloyla ilerlemekteyim hahahhha
ve az ileride bir minik köprü daha var. Avrupalı bir sürü et yığını yedikleri gereksiz besinlerin oluşturduğu kiloları burada boş boş gezerek eritmeye çalışıyorlar: mutsuzlar vücutlarından ama yinede dünyadaki 2 milyar aç insanın hakkını yemekten geri durmuyorlar bilinçsiz ve primatça!!! :(
Sanırım; otelin biri metrelerce plastikten dalgalarla sallanan bir duba yapmış. Onun üstündede yürüyorlar, ballik tutanlarda var :)
Öle boş boş yürümeye bayılıyorlar. Sadece kendileri için yaşıyorlar! Dünyayı sömüren 10-15 devletin insanlar: vatandaşları!!!  Robotları!!!
Sideye yaklaştığımı hissediyorum, tahmin ediyorum. Solum lüks otel sağım aşk!!!
Kumsal giderek kendini bozuyor. küçülüyor, kayalanıyor: şehre yaklaşıyorum. İşte geldiğim yol:
Ve gittiğim yol: yol değil mi acaba hahahhaha

Sideye batıdan girişte şahane bir tasarım :)
Burdan sonrası bildiğiniz side sokakları. Çakal esnaflar, gerizekalı turistler vs..Tam şehri bitirip doğu plajına çıkışta bir pideci görüyorum adamla pazarlık yapıp kıymalı bir pide yiyorum hahahha Lakin şerefsizlerin hepsinin kredi kartı post cihazları bozuk ne tesadüf hahahhaha amk hepinizin!!! yaw neye benzeteyim bilmiyorum arkadaş ya para ve am için yapamayacakları şey yok!!! offf ya offff!!
Neyse doğu plajına gün batarken varıyorum hemen bir deniz yapıp çadır için uygun yer arıyorum ;)
Gayet sapa bir tepe buluyorum. Kumsala kurmak istemiyorum çünkü çok dalga oluyor ve gece rahat uyutmuyor bi süre sonra. Uykuya dalarken güzel ama sonra yoruyor. Ha birde zıvanadan çıkıyo bazen arkadaş dalgaları büyütüyo iyice beter gürültü o zaman :)
Canım çadırım ve ben :) Zabah zabah :)
Toparlanıp sahile iniyorum: yürümeye devam. HEDEF: manavgatın denizle seviştiği yatak :)))
Amanın o da ne bir tane ırmakçık daha çıkyo karşıma yerin ben onu ya:) Hemen dalıyorum hahaha
Buz buz valla keyfim yerine geliyor accık da olsa turrristler mal mal bakıp geçiyorlar etrafımdan ben suda debelenip doğanın tadına bakarken :))



Buralarda ilerledikçe kumsal küçüldü. Ama güruh aynı güruh bi onlar küçülmedi.
 Yürü yürü sonunda ditreyen göle variom. Nasıl açım ama sıcaktan dilim dışarıda: dalıyorum bir markete: aaa meğersem randevu evi değilmiymiş eee doğal olarak kredi kartı kabıl etmiyor. Ana bacı sövüp başka markete seyirtiyorum :)

Neyse buluyorum fiyatlar göt yakıyor bu arada şerefsiz esnaf mutsuz yinede müşteri yokmuşta sezon ölüymüşte: eee sen yaşıyo  musun???  Beyin yiyen zombiler gibisiniz amk!!! gölüde çektim mamadan sonra koyiimda görün:

Burada da fazla vakit geçirmek gelmiyor içimden: manavgata doğru seyirtiyorum ve işte SONUÇ!!!
ne görüntü ama deniz tarafından manavgat üstü gemi yelkeni :p BU da geldiğim yol:
Na o ilersi gözlemeciler, ızgaracılar ailecek çalışıyorlar. Botlar burada konaklıyor mama yediriiyor durristlere :)
yolda bi gemi gördüm denizde önünde poz verdim nasıl kare??? :D

Neyse market yok burda ekmeğim bitiyor. Saolsunlar yanaşan teknelerden turistlerin attığı ekmek artıkları işimi görüyor:)) Akşam 8 gibi kimse kalmıyor buralarda. Kopekler geziniyor: tanışıyoruz:)
Bir ailede botunda mangal yapıyor; bir tanesi çıkıpta arkadaş kokmuştur canın çekmiştir deyip bir parça ikram etmiyor!!! Doğrusu o da değil aslında; çağırırsın sofrana hem mamanı bölüşürsün hem sohbetini; kalbini!!! nerdeeeee???!!! Kalpmi kaldı insanlarda desene!!! hahahah şerrrefsizler!!

Bi de tanımadığım bir it dadanıyor gece çadırın etrafına sonra kürtçe konuşarak 2 kişi yaklaşıyorlar. Ben içerde uykulu kıvranırken ama uyuyamazken soğuktan vs.. çadırımı görünce hayrete düşüyorlar, bir süre bilgisayar görmüş maymunlar gibi çığlıkla eşliğinde orasını burasını dürtüyorlar! En son artık: içeriden" nooluyo lan" diye bağırıyorum!!! Zaten canım burnumda bi de sizle mi uğraşıcam lan!!! Neyse bi tanesi "yok bişey bilader köpeği arıyoruz. Uyu sen uyu pardon vs." karşılık veriyor pıtış pıtış ziktirip gidiyorlar hahahhaha Ben "yusuf yusuf" sesleri duyuyorum hah bi bu eksikti yusufçuk kuşu diye düşünürken seslerin götümden geldiğini fark ediyorum! hahahah uykulu halde öfkeden fark edememişim sakinleşince anlıyom hahahhah :))
Neyse varalım; gecenin sabahına artık.
sakin, güzel, doğala yakın. bir yan nehir bir yan deniz ooooffff! Gidesim yok amk!!! Elemanın evi burda laaaaan!!! ve tadına varmayı bilmiyor şu güzellliğin...bilmiyor kıymetini gerizekalılar!!! :(
Bi de bu şerefsizle sevişiyoruz sabah sabah:)

üç kere çekmişim hadi bunuda koyyim :)
Amcanın biri iskelenin birinde takılıyor: ballik avliyo! Hemen gaza geliyorum, soyunuyorum ballikçiliğa :)


Manavgat maceram bu şekilde son buluyor. İletişicek insan bulamıyorum yine: yabani primatlar her yerdeler... Akşama doğru toplanıp otostoba başlıyorum. Otogara kadar 2 saatte gelebiliyorum. 2 saatte anayolda antalyaya çektikten sonra tıpış tıpış otobüslere seyirtiyorum. Gündüz almayan ibneler gece ölümü toplamazlar valla yoldan!!!
Alanya tarafı pek yakında :))




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder